Yeni Üyelik Haber bülteni üyeliği
|
Ankilozan spondilit (AS), kronik (müzmin) bir romatizmal hastalıktır ve omurga eklemleri ve leğen kemiği eklemleri'ne zarar vererek özellikle bel bölgesinde hareket kısıtlılığı yapar. Eklem ve bağlarda hastalığa bağlı gelişen iltihap eklemlerde hasara neden olarak kemiklerin birbirleri ile kaynaşmalarına ve eklemlerin hareketlerini kaybetmelerine neden olabilmektedir. Mikrobik olmayan ve nedeni bilinmeyen bir nedenle vücudun ürettiği bu iltihap aynı zamanda kalça, diz ve ayak eklemlerinde de görülebilir. Az sayıda hastada iç organların da etkilenmesi de (kalp, akciğerler gibi) mümkündür. Hastalığın şiddeti her hastada aynı değildir. En ağır formlarında omurga hareketleri tamamen kısıtlanabilir. Bazı hastlarda ise sadece sabahları bel hareketlerinde zorlanma, tutukluk ya da bel ağrısı dışında hiç bir şikayet bulunmayabilir. Omurganın etkilendiği birden fazla romatizmal hastalık vardır ve birlikte spondilartrit' ler olarak adlandırılırlar. Ankilozan spondilit bu grubun en tipik hastalığıdır. Bir cilt hastalığı olan Sedef hastalığı, iltihaplı barsak hastalıkları (Ülseratif kolit veya Crohn Hastalığı) ve bir idrar yolu iltihabı ya da ishal sonrasında gelişen Reiter sendromu' da omurgada iltihaplanma yapabilir. Ankilozan spondilit erkeklerde kadınlardan 2-3 kat daha sık görülür ve genellikle erken yaşlarda (16-35 yaş) başlar.
Hastalığın temel belirtisi bel ağrısıdır. Genellikle 3 aydan daha uzun süren ağrı ve hareket kısıtlanması her zaman AS'i akla getirmelidir. İltihaplı romatizmal hastalıklarda tipik özelliği ağrının istirahat dönemini takiben daha belirgin oluşudur. AS' de görülen bel ağrısı da özellikle istirahat döneminde belirgindir. Hasta gece ya da sabah ağrı ve hareket kısıtlılığı ile uyanabilir ve hareketle bel ağrısı ve tutukluluk azalır. Bazı hastalarda sırt ve boyun ağrıları da eşlik edebilir. Bazen göğüs kafesini oluşturan eklemlerde de hastalığa bağlı değişiklikler olur. Bu durum nefes alımı sırasında göğüs kafesinin genişlemesinde azalma ile sonuçlanır. Omuz, kalça ve ayak eklemleri de hastalıktan etkilenmektedir. Genellikle topuklarda ağrı ve sert yüzeye basıldığında ağrı gibi yakınmalarla kendini göstermektedir. Bazı hastalarda gözler de hastalıktan etkilenir. Genellikle tek gözde ortaya çıkar. Gözde kızarıklık, ışıktan rahatsız olma ve bulanık görmeye yol açabilen bu iltihaplanmaya "ön üveit" ismi verilmektedir. Çok organı etkileyen sistemik bir hastalık olduğundan aktif dönemlerinde ateş, iştah azalması ve yorgunluk gibi genel belirtiler görülebilir. Kadınlarda daha hafif bir seyir görülebilir. Laboratuvar testlerinde sedimentasyon hızı (ESR) yüksek olabilir, kansızlık saptanabilir ve yukarıda anlatılmış olan HLA-B27' nin varlığı saptanabilir. Omurga ve leğen kemiğinin röntgen filmlerinin çekilmesi ile de etkilenen bölgelerde saptanan değişiklikler tanının konulmasında genellikle yeterli olmaktadır. .
Ağrının giderilmesi ve eklemler ile bağların birbiriyle kaynaşması sonucunda gelişen hareket kısıtlılığının önlenmesi tedavinin temel hedefidir. Erken tanı ve tedavi bu olumsuz etkilerin yavaşlatılmasında son derece önemlidir. Ağrının ve hareket tutukluğunun azaltılması amacıyla ağrı kesici ve iltihap giderici romatizma ilaçları kullanılmaktadır. Ağır hastalarda ve omurga eklemleri dışında da eklem iltihabı olanlarda "hastalığın seyrini değiştiren" bazı romatizma ilaçlarının da olumlu etkilerinin olduğu düşünülmektedir. Egzersiz, hastalığın tedavisinde önemli yer tutar. Egzersizler eklemlerin normal hareketini ve esnekliğini korumada yardımcıdır. Solunum egzersizleri ise akciğer kapasitesini korur. Yatarken ve yürürken omurganın dik pozisyonun lorunmasına dikkat edilmesi, karın ve sırt egzersizleri normal duruş şeklini korumada etkilidir. Yüzme AS için en yararlı egzersiz şeklidir. Egzersiz programları devam eden iltihabı önleyemezler ancak hareket açıklığının korunması ve vücut duruş bozukluklarının engellenmesi ile hastanın yaşam kalitesinin korunmasına yardımcı olmaktadırlar.
Uzun soluklu bir hastalık olan AS onyıllar boyunca devam ettiğinden sık kontroller ile uygulanan tedavinin yararı uzman hekimler tarafından objektif olarak değerlendirilmesi ve gerekli tedavi değişiklikleri eklem hasarı gelişmeden önce yapılmalıdır. AS tedavisinde ülkemizde 2002 yılından beri biyolojik ajanlar ya da anti-TNF ilaçlar adı altında yeni bir grup ilaç kullanıma girmiştir. Bu ilaçlar iki ayda bir uygulanan serumlar şeklinde ya da cilt altına hastanın kendisinin haftalık olarak yaptığı enjeksiyonlar şeklinde kullanılmaktadırlar. Hastalığın olumsuz etkilerini tama yakın olarak yavaşlatmaktadırlar. Bu olumlu etkileri diğer ilaçlar ile tedaviye yanıt alınamayan hastaların yaklaşık %70'nde saptanabilmektedir. Ancak bu ilaçların kesilmesi ile etkilerinin kısa sürede ortandan kalkması uzun dönem kullanılmalarını gerektirmektedir. Yüksek tedavi maliyetleri ve ortaya çıkan kulak-burun-boğaz enfeksiyonu gibi mikrobik hastalıklar nedeniyle (kullanan hastalarda bağışıklık sisteminin baskılanmasına bağlı olarak) erken dönemde önemli eklem hasarının geliştiği ağır hastaların tedavisinde tercih edilmektedirler.
Ölüm kalım meselesi olmadıgı süreece herkese söylüyorum AMELİYAT olmayın.Çünkü eski saglık durumunuzdan daha kötü bir hal alabilirsiniz
ben 10 yıldan beri bel agrısı cekıyorum. 1 yıl once bel fıdıgı kanısı ıle amelıyat oldum. ama hiç bır sekılde tedavıme yanıt vermedı.Bu kez baska bır doktara yoneldım o ise dizde sınır sıkısmasından bahsettı. ve ameliyat oldum. yıne tedavıme yanıt alamadım. benım agrılarım cok fazla gece yatarken sag ve sola rahat donemıyorum kı bazen nefes bıle alamıyorum kaburga ve bel kısmında agrı oluyor oksururken belde ve kalçada batma oluyor. sizce ne yapmalıyım..
|
|
Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa |
Gizlilik Sözleşmesi |
Üye Girişi