Hastalıklar ve Gunce..


Haber bülteni üyeliği



Ziyaret Bilgileri

[ Sal, 19 Mar 2024 ]
Toplam 267 ziyaret
185 benzersiz ziyaretçi

evdehastabakimi » OSTEOPOROZ

Osteoporoz kemiklerin kütle kaybetmesine yol açan ve en yaygın görülen kemik metabolizması hastalığıdır. Kemiklerin kütlesinin azalması kolaylıkla kırılabilmesine neden olmaktadır. Kemik kütlesi yanında osteoporozda iskelete ait ikinci önemli faktör kemik kalitesidir. Kemik kalitesinde yetersizliğe yol açan en önemli neden ileri yaştır. Yaş ilerledikçe aynı kemik mineral yoğunluğunda dahi kırık riski daha yüksektir. Osteoporozun kelime anlamı; osteo (kemik) poroz (delikli) kelimelerinin birleşmesinden oluşur, delikli kemik halk arasında kemik erimesi olarak bilinir.

50 yaşın üzerinde her 8 kişiden 1' inde osteoporoza bağlı omurga kırığı gelişmekte olup bu oran yaş ile birlikte artmaktadır. Kalça kırığı 70 yaşın üzerindeki her 3 kadından ve her 9 erkekten 1' inde görülen önemli bir sağlık problemidir. Osteoporotik kırıklar olarak tanımlanan kırıklar; el bileği, omurga ve kalça kırıklarıdır. Bu kırıklar kişinin fiziksel,psikolojik ve sosyal durumu ile sağlıkla ilgili yaşam kalitelerini olumsuz olarak etkilemektedir

Osteoporozdan etkilenen insanların %80'i kadınlardır. Kadınlarda daha sık rastlanan Romatoid artrit gibi iltihaplı romatizmaların varlığı ya da kortizon, tiroksin gibi ilaçların kullanımı halinde osteoporoz riski artmaktadır. Erkek osteoporozu da özellikle son yıllarda klinik tıpta önemli bir sorun olarak görülmektedir. Tüm vertebra korpus kırıklarının %14'ü ve yine tüm kalça kırıklarının %25-30'u erkeklerde görülmekte ve önemli bir oranda hastalık ve ölüm nedeni olabilmektedir. Osteoporozun kadınlara oranla erkeklerde daha nadir görülmesinin nedenleri arasında erkeklerdeki kısa yaşam beklentisi, iskelet gelişimi sırasındaki yüksek kemik kütlesi oranı ve kemik yıkımını hızlandıran menapoz eşdeğeri bir durumun olmaması sayılabilir.

Kemik yaşam boyu sürekli yapılan, yıkılan canlı bir dokudur. Yaşam süresince eski kemik yıkılır ve bunun yerini yeni kemik alır. Kemik bal peteği görünümünde olup başta kalsiyum olmak üzere önemli mineralleri depolar. Yirmi-yirmibeş yaşlarına kadar yiyeceklerden alınan kalsiyumun kemiği yenileme kapasitesi kemiğin yıkım hızından daha yüksektir. Otuzlu yaşlarda tepe kemik kütlesi adı verilen en yüksek kemik kütlesine ulaşılır. Bu dönem kemiğin en güçlü olduğu dönemdir. Tepe kemik kütlesini etkileyen faktörler büyüme sırasında rol oynayan genetik program, mekanik yüklenme, beslenme ve hormonal faktörlerdir. Büyüme esnasında optimal kemik birikimi için yeterli kalsiyum alınmalı, normal östrojen salgılanmalı ve yeterli vücut ağırlığı olmalıdır. İleri dönem yaşlardan ziyade büyüme esnasında mekanik yüklenme de önemli rol oynamaktadır.

Kırk yaş civarında kemik kütlesi yavaş yavaş azalmaya başlar. Bu kayıp menapozdan sonra kadınlarda östrojen hormonunun seviyesinin düşmesine bağlı olarak hızlanmaktadır. Menapozdan sonraki ilk 5 yıl kemik kütlesinin en hızlı kaybedildiği zaman dilimidir. Bu dönemde kadınlar her yıl kemik kütlerinin %3'ünü kaybedebilirler. Hızlı kayıp döneminin sonlarında 60 yaş civarında osteoporozun ilk belirtileri; kamburlaşma, boy kısalması, yaygın sırt ağrıları ya da ufak bir zorlama sonucu oluşan kırıklar şeklinde ortaya çıkar.

RİSK FAKTÖRLERİ

Genç bir erişkin iken ulaştığımız tepe kemik kütlesi ve yaşlanmaya başladığımızda oluşması beklenen kemik kaybının hızı osteoporoz gelişme riskimizi belirler. Kimlerin önceden bu hastalığa yakalanacağı önceden öngörülememektedir. Ancak hastalığa yakalanma riski aşağıdaki durumlarda artmaktadır:

· 45 yaşın altında doğal ya da cerrahi menapoz
· Kadın olmak
· İleri yaş
· Ufak tefek zayıf yapıda ve beyaz tenli olmak
· Ailede osteoporotik kırık öyküsü (Özellikle annede kalça kırığı)
· Daha önce kırık geçirmiş olmak (Ön kol kırığı gibi)
· İnflamatuar (iltihaplı) eklem hastalığı yada astım varlığı
· Kemik yıkımını hızlandıran ilaçların kullanımı (kortizon,guatr ilaçları,sara ilaçları,heparin vb)
· Kalsiyumdan fakir beslenme, yetersiz D vitamini
· Sigara içme, alkol kullanımı, fazla kahve tüketimi
· Aşırı tuz, protein alımı
· Düzenli egzersiz yapma alışkanlığının olmayışı
· Erkeklerde düşük testosteron düzeyi
· Uzun süreli yatak istirahati
· Bunama
· Kronik böbrek yetmezliği
· Malabsorbsiyona neden olacak gastrointestinal sistem sorunları
· Tirotoksikoz (tiroid hormonunun fazla salgılanması)
· Hiperparatiroidi (paratiroid hormonunun fazla salgılanması)

Yukarıdaki faktörlerden bir ya da birden fazlası sizde var ise osteoporoza yakalanma ve kırık riskiniz yüksektir.

Osteoporoz riskiniz olup olmadığını anlamak için Uluslararası Osteoporoz Vakfı tarafından hazırlanan BİR DAKİKALIK OSTEOPOROZ RİSK TESTİ 'nden yararlanabilirsiniz.

1) Anne veya babanızda basit bir zorlanma veya hafif bir düşme sonrasında kalça kırığı oldu mu ?
   -Evet       -Hayır
2) Sizde basit bir zorlanma veya hafif bir düşme sonrasında kalça kırığı oldu mu ?
   -Evet       -Hayır
3) Üç aydan uzun bir süre kortizon içeren ilaç kullandınız mı ?
   -Evet       -Hayır
4 Boyunuzda 3 santimetreden fazla kısalma oldu mu ?
   -Evet       -Hayır
5) Fazla miktarda alkol tüketiyor musunuz ?
   -Evet       -Hayır
6) Günde 20' den fazla sigara içiyor musunuz ?
   -Evet       -Hayır
7) Sık olarak diare-ishal sorununuz oluyor mu? (Çölyak veya Crohn hastası mısınız ? )
   -Evet       -Hayır
· Kadınlar için
8) Menapoza 45 yaşından önce mi girdiniz ?
   -Evet       -Hayır
9)Regl düzeniniz 12 ay süre ile aksadı, kesintiye uğradı mı ?
   -Evet       -Hayır
· Erkekler için
10) Testosteron seviyesinde azalmaya bağlı impotans veya libido kaybınız oldu mu ?
   -Evet       -Hayır

Eğer bu sorulardan birine yanıtınız evet ise bu konu ile ilgili bir uzman hekime başvurunuz.

Kadınların kemik kütlesi erkeklere oranla %20-30 daha azdır. Bu nedenle erkeklere nazaran osteoporoza yakalanma riski kadınlarda daha fazladır. Ancak ileri yaşlarda özellikle 70 yaşın üzerinde her iki cinste de kalça kırığı riski artmış olarak karşımıza çıkmaktadır. Astım ve iltihaplı eklem romatizmalarında kullanılan kortizon gibi ilaçlar, kemik kütlesini azaltan ilaçların en önemlileridir. Kemik kaybının miktarı bu ilaçların dozuna ve kullanım sürelerine göre değişmektedir. 7.5 mg'ın üzerinde uzun süreli kullanım (3 aydan uzun süre ) kırık riskini arttırmaktadır. Kortizon kemik yıkımını hızlandırır. Östrojen seviyelerini düşürür, kalsiyumun barsaktan emilimini azaltarak osteoporoza neden olur.

Kortizon dışında osteoporoz riskini arttıran ilaçlar: Guatr hastalığı tedavisinde kullanılan tiroksin, sara hastalığında kullanılan antiepileptikler ve kanın pıhtılaşmasını engellemek için kullanılan heparin gibi ilaçlardır.

Bu ilaçları kullananlarda muntazam aralıklarla KMY (kemik mineral yoğunluğu) ölçümü yapılmalıdır.

Osteoporoz ve osteoporotik kırıklar için risk faktörlerinin tanımlanması ile yüksek risk altındaki bireyler ortaya çıkarılabilir ve böylece değiştirilebilen risk faktörleri ile ilgili düzenlemeler yapılarak kırıklar önlenebilir. Bireyin kırık riski bütün bu faktörlerin net sonucudur. Bu faktörlerin önemi iskeletteki bölgeye, bireyin içinde bulunduğu yaşamsal dönemlere ve bireyden bireye değişiklik gösterir.

OSTEOPOROZDAN KORUNMA

Osteoporozdan korunmanın başlıca yöntemi; tepe kemik kütlesine erişinceye kadar olan dönemde güçlü, sağlam kemik yapıyı oluşturmak ve sonraki yaşlarda kaybı engellemektir.

Yeterli ve güçlü kemik kütlesine sahip olursak ileri yaşlardaki kaybımızı daha az problem ile atlatabiliriz. Kemik kütlesi genetik faktörlere bağlı olarak değişebilirse de yaşam biçimimizi akıllıca düzenleyerek osteoporozu yavaşlatabilir ve hatta engelleyebiliriz.

Daha sonraki hayatınızdaki kaybı en aza indirebilmek için 35 yaşına kadar mümkün olduğunca en yüksek kemik kütlesine sahip olabilecek önlemleri almalısınız.

Aldığınız kalsiyum miktarını arttırın

Kalsiyum sadece kemik sağlığı için değil, diğer vücut fonksiyonları içinde gerekli bir mineraldir. Vücudumuz kanda belirli bir miktar kalsiyum bulundurmak zorundadır. Kaslarımızın kasılması, kalp ritmi ve normal kan akışkanlığı için kalsiyuma ihtiyaç vardır. Bunlar kalsiyumun kemik yoğunluğu üzerindeki etkisinden daha öncelikli fonksiyonlarıdır. Bu fonksiyonları yerine getirebilmek için yeterli kalsiyum almıyorsak vücudumuz depoları yani kemikteki kalsiyumu kullanacaktır.

Ne kadar kalsiyuma ihtiyacınız olduğu cinsiyetinize, yaşınıza ve osteoporoz riskinize bağlıdır. Kalsiyum ihtiyacı ergenlikte, hamilelikte, emzirme döneminde ve menapozdan sonra artmakta günlük 1000-1500 mg' a çıkmaktadır. Özellikle çocukluk ve adolesan dönemde süt ve sütlü gıdalardan zengin beslenen kişilerde osteoporotik kırık riskinin azaldığı gösterilmiştir. Kalsiyum desteğinin tepe kemik kütlesinin oluştuğu büyüme döneminde yapılmasının yararı tartışılmaz. Büyüme sırasında yeterli kalsiyum alınmazsa genler tarafından programlanan iskelet yapımının doruk noktasına ulaşamadığı savunulmaktadır . 9-20 yaşları kemik kütlesini doruk seviyeye ulaştırmada önemli bir dönemdir. Bu gibi özel durumların dışında günlük gereksinim 800 mg kadardır. Bir bardak sütte yaklaşık 250 mg kalsiyum bulunmaktadır. Ne yazık ki birçok kadın günlük 500 mg'ın altında kalsiyum alma alışkanlığındadır.

D vitamini kalsiyumun barsaktan emilimine ve kemikler tarafından depolanmasına yardımcı olan bir hormondur. Günlük ihtiyacımız olan miktar 400-800 İU'dur. Güneş ışığının etkisi ile ciltte, karaciğerde ve böbrekte sentezlenerek aktif D vitamini haline dönüşür. Kış aylarında, güneş ışığından yeterli yararlanamama durumlarında sentezi azalmaktadır. İleri yaşlarda özellikle böbrekten yapımının azalması yaşlanma sonucu osteoporozun artmasına yol açan önemli bir durumdur.

Kalsiyum kaynağı olan yiyecekler:

Süt ve süt ürünleri en önemli kalsiyum kaynaklarıdır. Süt, yoğurt ve peynir en fazla kalsiyum içeren gıdalardır. Bir bardak süt günlük ihtiyacımızın 1/4'ünü sağlar. Yağ ve kaloriden kaçınmak için düşük yağ içeren süt ve süt ürünleri kullanılabilir . Kalsiyumdan zengin diğer gıdalar; yeşil sebzeler, kabuklu deniz hayvanları, sardalya balığı, soya fasulyesi, fındık, badem, pekmez, kalsiyum ile zenginleştirilmiş meyve suları, ekmekler v.s olarak sayılabilir.

 

  Ölçü Kalsiyum( mg )
Yağlı süt 1Su Bardağı 291
Yağlı yoğurt 1 Kap 400
Beyaz peynir Kibrit Kutusu 190
Kaşar-çedar-permesan peynir Kibrit kutusu 200-300
Ayran 1 Su Bardağı 285
Balık 1 Porsiyon (100 gr) 200
Sardalya 1 Porsiyon 300
Ispanak 1 Porsiyon 125
Börülce 1 Porsiyon 160
Soya 1 Porsiyon 225
Salata ( yeşil ) 1 Porsiyon 235
Mercimek 1 porsiyon 59
Nohut 1 Porsiyon 92
Portakal 1 Orta Boy 72
Muz 1 Orta boy 100
Kivi 1 Orta Boy 170
Yumurta sarısı 1 Adet 147
Fındık 100 gr 200
Badem içi 100 gr 250

 

Farmakolojik kalsiyum destekleri:

Günlük kalsiyum gereksiniminin diyetle alınması idealdir. Ayrıca diyetin içerdiği kalsiyum miktarına bakarak kalsiyum preparatları da kullanılabilir. Kalsiyum içeren ilaçlar içerdikleri elementer kalsiyum miktarına göre çeşitlenirler. Kalsiyum karbonat en yüksek elementer kalsiyumu sağlar. Kalsiyum sitrat ve kalsiyum glukonat bileşikleri daha az elementer kalsiyum içerirler, ancak vücudumuzun bunları emmesi daha kolaydır. Kalsiyum ince barsakların üst bölümünden aktif transportla emildiği için bölünmüş dozlarda alınması ve yemek asitleri çözünmelerini arttıracağı için yemeklerle birlikte alınması emilimlerini arttıracaktır. Ayrıca kemik rezorbsiyon hızı gece arttığı için yatmadan önce alınması da önerilir. Bu sebeplerle kalsiyumun yemeklerle birlikte ve yatmadan önce bölünmüş dozlarda alınması tercih edilir. Kalsiyum alımı sırasında günde 6-8 bardak su içmeye özen gösterilmelidir.

Sigara içmekten kaçının

Sigara içenler içmeyenlere göre daha fazla osteoporoz riskine maruz kalmaktadır. Sigara birkaç yolla osteoporoza neden olmaktadır. Sigara içenler menapoza daha erken girerler, östrojen düzeyi sigara içenlerde daha düşüktür ve vücut kitle indeksi daha azdır.

Alkol kullanımından kaçının

Fazla miktarda (günlük 100 ml'den fazla) alkol tüketen kişilerde osteoporoza yakalanma riski daha yüksektir. Aşırı alkol tüketimi ile kalsiyum emilimi azalır, atılımı ise artar. Alkol ile beslenme alışkanlığı da bozulur. Protein ve sodyum alımı azalır, protein kaybı artar. Yine alkole bağlı endokrin değişiklikler sonucu testosteron azalması ve kortikosteroid artışı osteoporozu kolaylaştırmaktadır.

Aşırı miktarda kahve tüketmeyin

Aşırı miktarda kahve tüketimi idrar ve bağırsak kalsiyum atılımını etkilemektedir. Günde 150 mg kafein (yaklaşık bir bardak kahve) idrar kalsiyumunu günde 5 mg arttırmaktadır. Düşük dozlarda kafeinin etkisi önemsizdir.

Hayvansal proteinden zengin gıdaları aşırı tüketmeyin

Proteinden zengin diyetler kalsiyumun idrarla atılımını arttırmaktadır. Bu etki yüksek fosfat içeriği nedeni ile hayvansal proteinlerde daha fazladır.

Egzersiz yapın ve yaşam boyu aktif kalın

Egzersizin yaşa bağlı kırık insidansını azaltması çeşitli mekanizmalarla açıklanmaktadır. Genç erişkinlerde egzersiz tepe kemik kütlesini arttırmakta ve böylece daha sonra görülebilecek kırık riski azalmaktadır. Erken menapozal kadınlarda östrojen yetersizliğine bağlı hızlı kemik kaybı egzersizle yavaşlayabilmektedir. Son olarak yaşlı erişkinlerde egzersiz yaşa bağlı kemik kütlesi azalmalarını geciktirebilmekte ve düşme insidansı ve düşme sonucu gelişebilecek hasarı azaltabilmektedir. Ancak öne eğilerek yapılan hareketler omurga kemiklerinde kırılmaya neden olabileceğinden egzersiz sırasında bu hareketlerden kaçınılmalı ve düzgün bir duruş sağlayan sırt kaslarının kuvvetlendirilmesine çalışılmalıdır. Kemiklere yük bindiren; yani vücut ağırlığını kemiklerimize taşıtarak ayakta yaptığımız egzersizler kemiklerimizi uyararak güçlenmesine yardımcı olur.

Sedanter yaşam ve uzun süreli yatak istirahati osteoporoz riskini arttırır. Hareketli olma, kolay hareket edebilme yeteneğimizi artırır, kas gücümüz artar ,dengemiz korunur, düşmeden korunuruz.

Egzersiz kalp ve damar sağlığımız içinde gereklidir. Osteoporozdan hem korunmada hem de tedavi amacıyla egzersizlerden yararlanılmalıdır. Korunmada yürüyüş gibi hafif egzersizler etkili olabiliyor ise de tedavide kullanılan egzersizler Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanları tarafından reçete edilen özel tipte ağırlık taşıma egzersizleri gibi egzersizlerdir.

Fiziksel olarak aktif bir insan değilseniz ve aşağıdaki durumlardan herhangi biri var ise egzersiz için doktora danışılmalıdır:
· 40 yaşından sonra kırık ya da osteoporozun varlığı
· Kalp hastalığı, yüksek tansiyon, felç, yüksek kolesterol
· Egzersiz sonrası göğüs, boyun,omuzlar ve kolda ağrı ya da sıkışma hissi oluyor ise
· Ufak bir güç sarfedildiğinde bile nefes darlığı ve baş dönmesi oluyor ise
· Egzersiz programına başlamadan önce diabet gibi özel dikkat gerektiren bir hastalık mevcut ise

Östrojen kullanımı

Menapozdan sonra kadınlar östrojen azalmasına bağlı olarak daha hızlı kemik kaybına maruz kalır. Bu hormon adet kanamalarını kontrol etmesi yanısıra kemiklerin kalsiyumu depolamasına ve kemik kütlesinin korunmasına da yardımcı olur. Ülkemizde ortalama menapoz yaşı 48 civarıdır. Günümüzde östrojen tedavisi osteoporoz tedavisinden ziyade korunmada tercih edilmektedir. Kadın doğum uzmanları tarafından önerilen östrojen tablet ya da cilt peçleri şeklinde kullanılmaktadır. Östrojen kullanımı meme ve rahim kanseri riskini arttırmaktadır. Rahim kanseri riski östrojen ile birlikte progesteron kullanılarak azaltılabilir.

Östrojen kullanımı ile adet kanamaları benzeri ara kanamalar olabilir. Östrojen kullanıyorsanız sık sık doktor kontrolüne ihtiyacınız var demektir. Ailenizde meme kanseri, rahim kanseri ve kan pıhtılaşma sorunu var ise doktorunuz östrojen kullanmanıza izin vermeyebilir.

OSTEOPOROZ TANISI NASIL KONULUR?

Kemiğiniz kırılana,kamburlaşana ve boyunuz kısalana kadar osteoporoz belirtilerini fark etmeyebilirsiniz. Aşikar yakınmalar oluşuncaya kadar sessiz bir dönem geçirebilirsiniz. Doktorunuz osteoporoz olup olmadığınızı ya da olma riski taşıyıp taşımadığınıza karar verebilir. Osteoporoza neden olabilecek diğer hastalıkların varlığı(tiroid hastalıkları, inflamatuar eklem romatizmaları, astım, ilaç kullanımı v.b), kırık öykünüzün bulunması, beslenme durumunuz, genel sağlığınız, ailede özellikle annede kırık öyküsü gibi bilgiler doktorunuza riski belirlemede yardımcı olacaktır. Doktor fiziksel muayene, kan ve idrar tetkikleri ve radyografi ile tanıya ve ayırıcı tanıya gidebilir.

Risk mevcudiyetinde kemik mineral yoğunluğu ölçümü tanıyı kesinleştirir. Bu testler kırık riskini belirlemede en güvenilir yöntemlerdir. Hastalığın erken tesbit edilmesine de yardımcıdır. Riski yüksek olan hastalarda yılda bir kez, düşük olan hastalarda 2-5 yılda bir tekrarlanır. Tedaviye yanıtı değerlendirmek içinde yılda bir kez tekrarlanabilir. Bir yıldan daha kısa aralıklarla yapılmasının yararı yoktur. KMY ölçümünün ilaç tedavisinin etkinliğini değerlendirmede tek başına yeterli olmadığı , verilen tedavinin kemiğin kalitesi ve yapısal elemanlarına olan etkisinin de göz önüne alınması gerektiği unutulmamalıdır.

Kemik ölçümleri hızlı, kolay yapılabilen testlerdir. Çok çeşitli yöntemler var ise de en çok DEXA (Dual photon x-ray absorbsiometre) kullanılmaktadır.

DEXA ile kemiğin %1-2 'lik kaybı bile değerlendirilebilir. Osteoporoz tanısında ve tedavinin takibinde hekim önerisi ile kullanılmalıdır. Son zamanlarda daha ucuz ve basit olan ultrasonografi gibi kemik ölçüm yöntemlerinden de kemik tarama çalışmalarında yararlanılmaktadır.

Düz kemik radyografisi kırıkların tespit edilmesinde yararlıdır. Ancak kemik yoğunluğunun saptanmasında hassas değildirler. Direk radyografi ile kemik yoğunluğu azalması tespit edildiğinde kemiğin en az %30'u kaybedilmiş demektir.

Doktorunuz tanı için ve özellikle kemik kaybınızın halihazırda olup olmadığını tespit için kan ve idrar testleri isteyebilir Bunlar; kan kalsiyum, fosfor, alkalen fosfataz, parathormon, D vitamini değerleri, tiroid fonksiyon testleri , sedimantasyon, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri gibi testlerdir.

OSTEOPOROZ TEDAVİSİ

Tüm hastalıklarda olduğu gibi osteoporozda da hastalıktan korunmak öncelikli amaç olmalıdır. Osteoporozun gelişmiş olduğu durumlarda ise erken tedavi başarı şansını yükseltmektedir. Osteoporoz günümüzde tedavi edilebilir bir hastalıktır. Osteoporoz tedavisinin en önemli amacı kırıkların azaltılmasıdır.

Osteoporoz tedavisinde ilaç ve ilaç dışı tedaviler söz konusudur.

İlaç tedavisinde kemik yıkımını azaltan, yapımını arttıran ve özellikle son zamanlarda kemik kalitesi üzerine olumlu etki gösteren ilaçlar üzerinde yoğunlaşılmakta ve araştırmalar bu yönde sürdürülmektedir. İlaç tedavisinin seçiminde hastanın yaşı, ek yakınma ve hastalıkları, kırığın bulunup bulunmaması ve KMY değeri gibi özelliklerin göz önüne alınması gerekir.

HRT (hormon replasman tedavisi ) en eski tedavilerden birisidir. Ancak günümüzde özellikle menapoz semptomları olan erken postmenapozal kadınlarda osteoporozun önlenmesi amacıyla kullanımı önerilmektedir. Östrojen hormonu progesteron ile birlikte ya da tek başına kontrollü olarak önerilebilir.

Bifosfanatlar son yıllarda üretilen ,ağızdan alınıma elverişli kemik yoğunluğunu arttıran ilaçlardır. Ülkemizde Etidronat, Alendronat, Risedronat bulunmaktadır. Alendronat ve risedronatın hem günlük ,hem de haftada bir alınabilecek formları mevcuttur. Yapılan çalışmalarda günlük ve haftalık alım arasında etkinlik ve yan etkiler bakımından fark bulunamamıştır. Bifosfanat kullanımına başlamadan önce olası hipokalsemiyi önlemek için kalsiyum ve D vitamini eksikliği varsa muhakkak düzeltilmelidir. Ancak kalsiyum ile bifosfanatların aynı anda alınması durumunda emilim bozulduğu için eş zamanlı alınmaması gerektiği unutulmamalıdır. Bifosfanatlar genelde iyi tolere edilen, önemli yan etkileri olmayan ilaç gruplarıdır.

Kalsitonin enjeksiyon ya da nasal sprey şeklinde tedavide yer almış, özellikle kırığı olan hastalarda ağrıyı da kontrol eden bir ilaçtır. En az 2-3 yıl süre ile kullanılmalıdır.

Selektif östrojen reseptör modülatörleri (SERM) yeni bir ilaç grubu olup östrojen reseptörlerine yüksek ilgileri olan, bazı dokularda östrojen etkisini taklit ederken, bazılarında antiöstrojen etki gösteren ilaçlardır. Bu gruptaki ilaçlardan en iyi bilinenleri , her ikisi de meme kanserinin tedavisi için geliştirilmiş olan tamoksifen ile yeni bir ilaç olan raloksifendir. Raloksifen osteoporozun önlenmesi için kullanabilecek ilaç gruplarından birisi olarak günümüzde dünyada ve ülkemizde yeni bir tedavi seçeneği olarak yerini almıştır. Osteoporozu olan postmenapozal kadınlarda meme kanseri riskini azalttığı bildirilmektedir.

Paratiroid hormonu kan kalsiyum ve fosfat düzeyini ayarlayan bir hormondur. Yüksek plazma konsantrasyonları kemik rezorbsiyonunu arttırırken, düşük dozlarda aralıklı olarak verildiğinde kemik formasyonunu arttırabilir. Özellikle ciddi osteoporozlu olgularda vertebra ve vertebra dışı kırıklara olan etkisi nedeniyle gelecekte önemli bir tedavi seçeneği olarak görünmektedir.

Kalsiyum diğer tedavilerin yanısıra günlük yeterli kalsiyumu alamayan menapoz sonrası kadınlara önerilen bir ilaçtır. D vitamini eksikliği olan kişilerde kalsiyumun D vitamini ile beraber alınması önerilmektedir. D vitamini seviyesi yaşla birlikte azalır. Kalsiyum ile birlikte uygulanan vitamin D tedavisinin kalça ve vertebra dışındaki diğer kırıkların oranını azalttığı ve serum paratiroid hormon düzeylerini düşürdüğü belirlenmiştir.

Yeni ilaç tedavileri ve deneysel tedaviler (ipriflavon, tibolon, osteoprotogerin, stronsium, büyüme hormonu, büyüme faktörleri, eser elementler, statinler, K vitamini) üzerindeki çalışmalar devam etmektedir.

İlaç dışı yaklaşımlar kapsamında:
· Diyet
· Kemik sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek gıda, alışkanlıklar ve ilaçlardan uzak durma
· Fiziksel aktivitenin desteklenmesi (yaşa göre egzersiz)
· Düşmelerin önlenmesi
· Mimari engellerin giderilmesi
· Kalça koruyucular, görme muayenesi, denge ve kuvvetlendirme egzersizleri
· Hasta eğitimi
· Akut ve kronik ağrının tedavisi önem taşımaktadır.

Osteoporoz teşhis ve tedavisinde sürekli yeni metodlar geliştirilmektedir. Doktorunuz doğru tedaviyi bulmanız ve bu tedavinin risklerini, yan etkilerini, yararlarını anlamanız açısından en iyi rehberiniz olacaktır.

DÜŞMELERİN ENGELLENMESİ

Yaşlandıkça, düşüp bir yerinizi kırma riskini artıran bir takım değişiklerin oluştuğunu farkedebilirsiniz. Bunlar kas zayıflığı, görme bozukluğu, hastalık ya da ilaç alınımı nedeni ile oluşan baş dönmesinden kaynaklanabilir. Osteoporoz sonucu incelen kemik çok hafif bir zorlama sonucu bile kırılabilir. Bu nedenle düşme riskinin azaltılması ilaç ile tedavi kadar önemlidir. Düşme riskinizi kas gücünüzü artıran egzersizler yaparak, alçak ökçekli kaymayan tabanlı ayakkabılar giyerek azaltabilirsiniz. Düzenli göz muayeneleri, gereksinim duyarsanız gözlük kullanımı görüşünüzü iyileştirecektir. Doktorunuza baş dönmenizin nedenini sorun. Tansiyonunuzun ve kan şekerinizin ani inip çıkmaları konusunda bilgilenin ve doktorunuzdan yardım isteyin. Aşağıdaki liste, evinizi daha güvenli kılmak ve düşme riskinizi azaltmak için evde ne gibi önlemler almanız gerektiğini göstermektedir.

Işıklandırma
· Merdiven, oda ve koridorlar iyi ışıklandırılmalı
· Gereken yerlere gece aydınlatma sağlanmalı
· Yatağınızın yanında fener bulundurabilir ve gece kalktığınızda kullanabilirsiniz.

Zemin Döşeme
· Küçük, kayabilen halı, kilimlerden kaçının, kullanıyorsanız kaymaması için gerekli önlemleri alın.
· Halı kenarlarını sabitleyin.
· Kaymayan cilalar kullanın.
· Ayak altındaki elektrik kordonlarını kaldırın.

Merdivenler
· Merdivenin başına ve altına elektrik düğmeleri koyun.
· Kaymayan yüzeylerle kaplayın.
· Trabzan koydurun ve inerken çıkarken kullanın.

Banyo
· Banyo küvetinin, tuvaletin, duşun yanına tutunmaya yardımcı tutamaklar yerleştirin.
· Kaymayı engelleyici lastik ya da yapışan zeminler koyun.

Mutfak
· Alet edevatı kolay erişilebilecek yerlere koyun ( iskemleye tırmanmayı gerektirmeyen )
· Raflara ulaşmak için sağlam bir basamak kullanın.

Editör Bilgileri

Toplum Sağlığı Görevlisi

TOPLUM SAĞLIĞI GÖREVLİSİ


Editöre Ulaşın

En Son Güncellenenler

ikinci-jeanpaul
freebsd
apiterapi
aramamotorlari
uyku
kazimkoyuncu
peyzaj

Uzerine.com Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa | Gizlilik Sözleşmesi | Üye Girişi